Pandeminin başladığı süreçten itibaren, hem ekonomik hem de psikolojik olarak zor günlerden geçiyoruz. Pandemi kısıtlamaları ile başlayan süreç, tedarik zincirinin kırılması, üretimin durması ve para politikalarındaki yanlış uygulamalar sonucu ülkemizde başta yüksek enflasyon olmak üzere, farklı alanlarda birçok sıkıntılar hayatımıza olumsuz etki etmiştir.

Özellikle küresel akılın, Yeni Dünya Düzeni ve Tek Dünya Devleti projesi sadece Türkiye'de değil, bizim gibi gelişmekte olan tüm ülkelerde aynı olumsuz etkiyi hissettirmiştir. 

Pandemi sürecinde talebi arttıran kalemlerin başında enerji, gıda ve tarım gelmektedir. Özellikle tarım Türkiye'nin bel kemiğidir.

"Geleneksel tarım kodlarımıza geri dönmek elzem hale gelmiştir"

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ile yapılan antlaşmalar neticesinde, modern tarım yani endüstriyel tarıma geçiş projelerini desteklememiz mümkün değildir. Çünkü bu projeler çiftçimizi ve tarım üreticimizi zamanla işlevsiz hale getirip, milli güvenlik meselesi olan tarımsal üretimi küresel şirketlerin eline teslim etme projesidir. Tarım gücünü kaybeden ülkeler, özgürlüklerini de zamanla kaybeder.

Ayrıca son dönemde sentetik gıda üretimi ile alakalı küresel şirketler tarafından büyük bir AR-GE çalışması yapılmaktadır. Bunların başında da 'Yapay Et' gelmektedir.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hayvancılık politikaları da milli olmaktan çıkmıştır. Hayvan üreticileri ve çiftçilerimizin üretim maliyetleri giderek yükselmekte ve mevcut destekler giderleri karşılayamaz durumdadır. Özellikle yapay et ve sentetik gıdalara zemin hazırlayan bu uygulamarı kabul etmemiz mümkün değildir.

Sağlık politikalarında DSÖ, para ve üretim politikalarında Çin, Aile politikalarında Avrupa'yı örnek alan ve eğitim sistemini Fulbright'in dizayn ettiği bir Türkiye asla milli olamaz. 

Türkiye'nin kodları yeniden yazılmalıdır.

Rahmetli Erbakan hocamızın bağımsız Türkiye hayalini oluşturan ve Yeniden Refah Partisi'nin de yol haritası olan 'Milli Görüş Politikaları' Türkiye'nin can simidi haline gelmiştir.

Türkiye, elindeki yer altı ve yer üstü kaynakları nitelikli kullanabilecek milli politikalar üretir ise hiç kimseye ihtiyaç duymadan tüm sorunların üstesinden kolaylıkla gelecektir. 

Ayrıca bize dayatılan Paris İklim Antlaşması tekrar masaya yatırılmalıdır. Bu antlaşma, içerik bakımından ülkemizin yararına değildir. 

Yeniden Refah Partisi olarak genel başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bu süreçlerin sakıncalarını çok defa dile getirmiş, iktidar ve muhalefet tarafından kabul görmemiştir.

Görüyoruz ki içinde bulunduğumuz süreç bizleri haklı çıkarmaktadır. 

Seçim ittifaklarının netleşmeye başladığı bu süreçte, Yeniden Refah Partisi olarak ilk günden itibaren tüm siyasi partilere partimizin kırmızı çizgilerini söyledik. Bizim kırmızı çizgilerimiz aslında milletimizin tamamının ortak beklentisidir. Milletimizin taleplerine göre politika zemini oluşturan bir siyasi partiyiz.

Dr. Fatih Erbakan'ın ittifak görüşmelerinde ortaya koyduğu tavır ve şartlar, toplumun beklentilerine ses olmak ve ülkemizin çıkarlarını korumaktır.

Bu şartların kabul edilmesi durumunda yapılacak bir ittifak, 85 milyon vatandaşımızın kazanımı ve zaferi olacaktır.

Bu şartların kabul görmemesi durumunda, Yeniden Refah Partisi sonucu her ne olursa olsun, savunduğu Milli Görüş  ilkeleri ile seçimlere tek başına girecek güce sahiptir.

Bizim önceliğimiz ülkemiz ve milletimizdir. Milletimizle el ele vererek her sorunun üstesinden kolaylıkla geleceğimizden kimsenin şüphesi yoktur. 

 Alınacak kararların ve 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.